Erkeklerden nefret eden Özlem ile kadınlardan nefret eden Adal’ın tesadüflerle kesişen hayatlarını anlatan modern bir aşk hikayesi. İlk bakışta nefret, sonrasında inat, sonunda ise kaçınılmaz bir yakınlaşma… Hayat bazen en beklenmedik anda “başka” bir aşk yazdırır.

İnanç, dostluk ve insanlık kavramlarını sorgulayan etkileyici bir dram hikâyesidir. Hayatta yolları kesişen iki dost, Cem ve Yavuz’un kaderi, rüyalarla örülü bir manevî bağla birbirine düğümlenir. Bir rüya, bir vasiyet ve bir emanet üzerinden ilerleyen hikâye; ölüm, teslimiyet ve insan olmanın özüne dair derin sorular sorar. Toplumsal hoşgörü, mezhep farklılıkları ve kardeşlik duygusu üzerine düşündürürken, seyirciye kalbinin derinliklerinde yankılanacak bir hikâye sunar.

Toplumun görünmez kahramanlarına ışık tutan duygusal bir dramdır. Otizmli kardeşine istemeden bakmak zorunda kalan Tanyolaç, zamanla kendi vicdanı, geçmişi ve sevgisiyle yüzleşir. Film, aile bağlarını, empatiyi ve farkındalığı bir arada işlerken; dram ve umut dolu sahneleriyle evrensel bir hikâye sunar.

İzleyiciyi sahte mutlulukların arkasına saklanmış acı gerçeklerle yüzleştirirken, insanın kendine ve yaratılışına dönüşünü derin bir duyguyla işler. Hikâye, sıradan bir adamın sıradan sandığımız hayatının aslında ne kadar derin yaralar taşıdığını çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. Bu sadece bir senaryo değil, aynı zamanda insan olmanın zorlu mücadelesine tutulmuş güçlü bir ayna…

Warner Bros Pictures tarafından 1993 yılında yapılan başrollerini Harrison Ford, Tommy Lee Jones in oynadığı ünlü Kaçak filminden esinlenerek devamı niteliğindedir. Yazımı devam etmektedir.

Dünya bir anda sustu… Elektrikler kesildi, internet yok oldu, iletişim bitti. Medeniyetin üstüne kurulduğu bütün sistemler, göz açıp kapayıncaya kadar çöktü. İnsanlık birkaç saat içinde karanlığa teslim olurken, sokaklara açlık, korku ve acımasızlık hâkim oldu. Azmi yıllar önce gelecek bu felaketi sezmişti. Ailesi için gizli bir sığınak hazırlamış, günü geldiğinde değil; geleceği geldiğinde hazır olmayı seçmişti. Ama insanın en büyük düşmanı, kaosun kendisi değil; çaresiz insanlar ve açgözlü hayatta kalanlardır. Dağların arasında saklanan sığınak kısa sürede hedef olurken, merhamet yerini vahşete, komşuluk güveni ihanete dönüşür. Bu yeni dünyada tek bir kural vardır: Güçlü olan yaşar.

İnsan kalbinin Allah’a en yakın olduğu an, sevdiği için mücadele ettiği andır. Savaşın izlerini hâlâ taşıyan bir şehirde, insanların kalplerine dokunan iki şey vardır: merhamet ve aşk. Birbirine yabancı iki insan, Saraybosna’nın sessiz sokaklarında kaderin onları aynı yola sürüklediğini keşfeder. Onları birleştiren şey sadece duygular değildir; sevmek bazen ibadet, bazen de sınavdır gerçeğiyle yüzleşmeleri gerekir. Vicdanla tutkunun, geçmişle geleceğin, gözyaşıyla umudun buluştuğu bu hikâye; aşkın sadece bir duygu değil, insanı değiştiren kutsal bir yolculuk olduğunu anlatıyor.

Bir Hakemin yapmış olduğu şikeleri ve Arnavut mafyası ile yaşadığı sorunları anlatan filmin yazımı devam etmektedir.